Suriye Nasıl Yıkıldı?

Suriye Nasıl Yıkıldı?

Geçtiğimiz saatlerde tarih sahnesinden Suriye isimli devletin yıkılıp yok olduğuna şahit olduk. Hani tarih kitaplarında okurduk şu devlet yıkıldı, bu devlet yıkıldı diye. İşte bu tarihi anlara tanıklık ediyoruz. Aslında bu devlet 100 sene önce sırf yıkılsın diye kuruldu. 100 sene önce kurulan plan, adım adım işledi ve amacına ulaştı.

Değerli okurlar, 15 Şubat 2016 tarihinde ben bugünlerin geleceğini yazmıştım. Önceki yazılarıma giderek bu tarihli yazımı lütfen okuyun. Sanki evelsi gün yazmışım gibi ne kadar güncel ve bilgi dolu bir yazı olduğunu görünce şaşıracaksınız. Ben 8,5 sene önce bugünleri nasıl yazdıysam, bugün de seneler sonrasını nokta atışıyla yazmaya devam ediyorum. Her zaman geleceği nokta atışı yazdığım gibi, yazmaya devam ediyorum. Ben 27 yaşında kaleme aldığım yazılarımla, arkamda sponsor veya güç olmadığı için çok fazla okuyucuya ulaşmadı. Bu da benim değil, Türkiye’nin ayıbıdır.

Suriye’nin bir haftadan daha kısa sürede yıkılması aslında şaşırtıcı olmamalı. Bazı yorumlar okudum, 10 sene ayakta duran direniş nasıl oldu da 3-4 gün içerisinde yıkıldı diye soruyorlar. Ben bu sorulara cevap vereceğim. Arap Baharı isimli operasyonlar ile Arap devletlerinde yer alan diktatör rejimler yıkıldı. Sıra Suriye’ye geldiğinde ise bu süreç diğerlerinden uzun sürdü. Bunun sebebi Suriye’nin arkasında olan güçlerin desteğiydi. Bu güçler hangileri diye soracak olursak, Hizbullah, İran ve Rusya üçlüsünü gösterebiliriz. Bugüne kadar var güçleriyle destekledikleri Suriye günümüze kadar yıkılmadan geldi. Peki bugün ne değişti? İsrail’in Lübnan’ı yani Hizbullah’ı vurması sonucunda Hizbullah güç geçtikçe kan kaybetti. Böylece Suriye’yi ayakta tutan bacaklardan biri kırıldı. Diğer bacak ise İran. Benzer bir şekilde İran’ın İsrail ile uğraşması hem mevcut ekonomik krizini derinleştirdi hem de kendi vatandaşları tarafından tepkiyle karşılandı. İran’ın Suriye’ye olan desteği de son dönemde çok zayıflamıştı. Buraya bir es vereceğim fakat geri döneceğim. Son ve en sağlam bacak Rusya. Bildiğiniz üzere Rusya’nın hali hazırda Ukrayna ile savaşı devam ediyor. Bir savaşın uzun sürmesi demek, ülkedeki ekonomik dengeleri bozduğu gibi psikolojik sınırların da zorlanması demek. Seneler önce bir video yayınlamıştım, bu videoda Türkiye’nin komşularını anlatırken bir noktaya değinmiştim. Bağdat Paktı anlaşması ile Türkiye, Irak, İran ve Pakistan arasında bir anlaşma imzalanarak pakt kuruldu. Bu Pakt’a Suriye dahil edilmedi çünkü Suriye Hatay konusunda Türkiye’yi işgalci görüp geri alma hayali kuruyordu. Bu Pakt ile Suriye bölgede yalnız bırakıldığı için kendini sağlama almak için Sovyetler Birliği ile yakınlaşmıştı. Zaten Rusların sıcak denizlere açılma amacı olduğu için Sovyetler Birliği için harika bir fırsattı bu. Suriye’nin birçok noktasında üs kurup çalışmalara başladılar. Günümüze kadar gelen bu dostluğun mazisi işte budur. Geçen hafta Rusya bir mesaj yayınlayarak vatandaşlarının Suriye’yi terketmesini istedi. İşte kıvılcım burada başladı.

HTŞ isimli örgüt Amerika Birleşik Devletleri, AB ülkeleri ve Türkiye tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor. Bir dönem El Kaide’nin Suriye uzantısı olduğu iddia edilse de örgüt bunu reddetmekte fakat El Kaide ile zihin yapıları tamamen birbiriyle örtüşmekte olan HTŞ; cihatçı radikal islamcı bir anlayışa sahip. Bu örgüt zaman zaman Türkiye’nin desteklediği ve yetiştirdiği ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) ile birlikte operasyonlar yapıyordu. Hizbullah’ın desteğinin kalmayışı, İran’ın kendi meseleleriyle uğraşması ve Rusya’nın desteğini çekmesini fırsat bilen HTŞ isimli terör örgütü ani bir şekilde atağa geçti. İlk fırsatta İran’ın bölgede bulunan devrim muhafızlarını bozguna uğrattı. Zaten diğer şehirleri korumak için geriye bir şey kalmadığını gören Beşar Esad anında ülkesini terketti. Halep’i alan HTŞ, Şam’a kadar bir direnişle karşılaşmadan yürüdü. Şam’ı aldıktan sonra da Suriye Bayrağı’nı indirip kendi bayraklarını göndere dikerek Suriye Devleti’ni tarihe gömmüş oldular. Mevcut durumda Suriye’de 2 büyük terör örgütü hakim durumda. Birisi HTŞ diğeri ise PKK’nın Suriye uzantısı Amerikan’ın desteklediği PYD. Aslında ÖSO’yu da ekliyor bazı yorumcular fakat ÖSO’nun geleceğine Türkiye’nin tutumunun karar vereceğini düşünüyorum. Yani uzun lafın kısası, her şey bir anda olmuş gibi görünse de bu işin oluşması, bu hale gelmesi yıllar sürdü.

Önce Saddam’ı devirip Irak’ı parçalara bölen emperyalizm, 8,5 sene önce detaylarıyla yazdığım gibi Suriye’yi parçalara bölüyor. Filistin meselesinde ekonomik olarak yıpranıp, kendi vatandaşları tarafından tepkilerle karşılaşan İran, emperyalizmin sıradaki hedefi. Hem de 8,5 sene önceye göre epey yıpranmış, gerek kadın hakları gerekse Azerbaycanlılar konusunda sarsılmış, zayıf bir İran görüyoruz. Yıllar boyu İran’a uygulanan ambargo, İran’ı boğmakta ve vatandaşlarının nefes almasını zorlaştırmakta. Belli ki önümüzdeki günlerde İran’a bir hata yaptırıp, daha sonra da bu hatayı bahane ederek kaos çıkarmayı hedefleyecekler.

Türkiye göz göre göre hatalar yapmaya her zaman olduğu gibi devam etti. Irak’ın parçalanmasını destekleyen Erdoğan hükümeti, Suriye konusunda geç olsa da bir şeylerin farkına vardı. Tabi bu satrancın oyuncuları çoktan vaziyet aldığı için Esad’ın şah mat olmasına giden süreçte yalnızca ÖSO ile birkaç ufak şehri tutmak dışında bir etkiye sahip olamadı. Peki yarın İran’ın bölünme süreci başladığı zaman ne olacak? Kafamda şöyle bir soru işareti var, bugüne kadar Amerikan emperyalizminin her emrini yerine getiren, sorgulamayan Erdoğan, bundan sonra oyuna nasıl dahil olacak? Her zaman piyon olarak oyunda mevcudiyetini sürdürürken, İran konusunda piyon olmaya devam mı edecek yoksa hamle yapmaya mı çalışacak? Biliyoruz ki Erdoğan artık çok yaşlandı ve yoruldu. En ufak emirlere itaatsizlik durumunda oyundan alınıp yerine genç ve dinamik bir piyon sürülebilir. Bence Cumhuriyet Halk Partisi’nde buna uygun iki isim var. Birisi Ekrem İmamoğlu, öbürü ise Özgür Özel. Gerçi Özgür Özel’in karizmasının olmayışı onu daha ön eleme turunda eleyecek gibi görülse de hangisinin daha işlevli bir piyon olacağına Amerikan emperyalizmi karar verecek. Eğer Ekrem İmamoğlu gelince likakatlı isimler ülkemizin kaderini belirleyecek konumlara atanacağını zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Taraf değiştirmiş Nagehan Alçı gibi isimlerle yoluna devam edecek, gene Atatürkçü kadrolar dışlanmış olacak.

Bu günlerin bir dönüm noktası olduğunu söylemek belki en doğrusu. Önümüzdeki dönemde bir global kriz, bir dünya savaşı ve Ortadoğu’da ismini zikretmek istemediğim birkaç ülkede iç savaş çıkarma hedefleri olduğunu 2021 yılında detaylı bir şekilde Youtube kanalımda anlattım. BOP nedir ve 1980lerden günümüze kadar hangi adımlar atıldı, hangi planlanmış adımlar kaldı, hepsini kaynakçalarıyla izah ettim. Uydurmasyon bilgilerle ekrana çıkanlara değil, onlarca kaynakça ile yazan ve konuşan kişilerin söylediklerini dikkate alın.

Kalın sağlıcakla.

BERK ŞİMŞEK
10.12.2024